Bilginin hızla yayıldığı ve durmaksızın ileri sürüklendiğimiz bu dönemde, marka yönetimi artık sadece ürün ve hizmetle değil, aynı zamanda iletişim ve değer yaratma becerisiyle şekilleniyor.
Bilginin hızla yayıldığı, markaların bir gecede itibar kazanıp kaybedilebildiği zamanlardayız. İletişimin her şeyin merkezine yerleştiği, durmaksızın ileri sürüklendiğimiz bir çağ bu.
Yarattığı değişim oyunun kurallarını, iş yapış stillerimizi de sürekli değiştiriyor. Markalar için ürünle, hizmetle var olma dönemi çoktan geride kaldı. Farklılaşma, değer yaratma her zamankinden daha zor hale geldi. Bu yeni ortam markalara birçok fırsatı ve tehdidi bir arada sunuyor. Büyükler ve kurumsallaşmış şirketler buna hızlı adapte olabilirken daha alttakilerde durum pek iç açıcı değil.
Kurum markasını, iletişimini iyi yönetemeyen, kurumsal iletişimi iç iletişim, pazarlamayı kurumsal iletişim zanneden markalar için kara bulutlar yaklaşıyor...
Markaların etrafında şekillenen bu keskin dönüşüme dair gözlemlerimi ve sorularımı özetlemeye çalışayım.
Gözler üzerinizde
Hem iç hem dış paydaşlar sürekli olarak daha fazla bilginin peşindeler. İsteklerini ve beklentilerini kuruma iletmenin bir yolunu mutlaka buluyorlar. Eleştirilerini kamuya açık platformlarda yüksek sesle dile getirip kamuoyu oluşturma gücüne sahipler. Sosyal medya paylaşımlarıyla markanın itibarını zedeleyecek boyutta etki yaratabiliyorlar. Markanız bilgiyi ne kadar dürüst ve şeffaf sunuyor? Bilgi akışını nasıl yönetiyor?
Çalışan mutluluğu
Linkedin gibi profesyonel ağlar, çalışanlar için adeta aydınlanma çağını başlattı. Diğer şirketlerde neler olup bittiğini bir tıkla görüp sorgulayabiliyorlar. Kim waffle partisi yapmış, kim telafi zammı yapmış, kim çalışanlarına gelişim programı sunuyor, doğum izinleri ve jestlerde şirketiniz hangi ligde? Hepsini gözlemleyip kendi iş ortamlarıyla kıyaslayabiliyorlar. Bağlılığı yönetmek zorlaşıyor.
İletişimde Dijitalleşme
Hedef kitlenizle iletişimde web siteleri, sosyal ağlar, bloglar, e-bültenler, youtube ve podcast içerikleri yetmiyor, API’larla iş ortaklarınızın hayatınızı nasıl kolaylaştırdığınız merak ediliyor. Yapay zekanın kitlesel bir ürüne dönüştüğü ortamda markanız tüm bunların dışında kalabilir mi? İletişim ekipleriniz tüm bunları yönetebilecek yetkinliklere sahip mi?
Değişen İletişim Gündemi
Markaların iletişim gündemi ve değer yaratma odakları değişti. Sürdürülebilirlik, şeffaflık, eşitlik, çeşitlilik, sosyal sorumluluk gibi konular, markaları itibar liginde yükseltiyor. Bu başlıkları iyi yöneten ve CEO’yu harekete geçirebilen iletişimciler, markanın toplum nezdindeki konumunu belirlemede kilit rol oynuyor. Onları ne kadar dinliyorsunuz, hatta bir kurumsal iletişimciniz var mı?
Deneyim hala bir numara
Yapay zeka ve dijitalleşme iletişimi kolaylaştırmış gibi görünse de, iletişim departmanları için bilgi, birikim, yaratıcılık ve yetenek neyse ki hala değerini koruyor. Bu profildeki insanları ekibinize katabiliyor musunuz?
İletişim Yönetiminde Yeni Uzmanlıklar
Tüm bu dinamikler iletişim yönetiminin çerçevesini genişletti, yetkinlik kriterlerini zenginleştirdi. İç iletişim, sürdürülebilirlik iletişimi, pazarlama iletişimi gibi alt uzmanlıklar olarak ortaya çıktı. İletişimi potansiyelinizi ateşleyici bir güç olarak mı görüyorsunuz, broşür yayınlamak olarak mı?
Toparlayacak olursam,
İçinde bulunduğumuz bu yeni dünya, değişime öncülük edecek yeni bakış açıları, yeni yönetim kararları gerektiriyor. Büyük ölçekli ve/veya küresel markalar, iç ve dış iletişimdeki bu yeni dinamikleri, değişimi özümsenmiş durumdalar. Buna göre yapılanıyorlar.
Daha alttaki markalar ise hala farkındalık ve vizyon geliştirme sorunu yaşıyor. İletişim fonksiyonu Satış-Pazarlama parantezine sıkışmış kalmış durumda. Kurumsal iletişimle, pazarlama iletişimi arasında bir yerlerde ölmeyecek ama oldurmayacak kadar bir şeyler olup bitiyor…
Siz nasıl görüyorsunuz?
留言